Cumartesi, Mart 25, 2006

Susadın sussuz çölün ortasında
Çoçukluk rüyalarından uyandın...
Dünyanın kirli pusunda
Yürüdün dikenlerden
Battı ayaklarına canın yandı A
ğladın...
Kendi yaşlarınla doydun sonra
Sussuzluğun dindi...
Yetmedi sana açlığını bitirmedi...
Başka bedenler aradın
Ağlayacak
Sussuzluğuna yarayacak..
Açlığın acıları kapattı görmedin
Canını yaktığın canları...
Düşünmedin başka bedenler ararken
Geride bıraktıklarını...
Ama mutluydun toktu ruhun...
Al yaşlarım senin Karanlığını yıkayacaksa...
Yağmurlarla kapanacaksa...
Çok uzaklarda bir yıldızsın sen şimdi
Parlıyorsun belki de...
Ama uzaktasın
Etrafında yıldızlar var
Başka başka hayatlar yakınında
Yaşıyorlar seni parlatıyorlar belki daha fazla
Ya da ışığını alıyorlar kalbinden...
Ama yakınlar ve seni yaşıyorlar...
Yıldızsın işte uzaklarda
Ama bir mucize gibi aydınlığın ta buralarda
Gözlerimi parlatıyor
Karanlığımı alıyor içine...
Ama yine de korkuyorum
Çünkü güneş doğarsa
Yıldızlar nereye kaçıyor?
Yollar var hepsi çıkmazlara uzanan
Yüzler var hep umutsuzluklara bakan
Gözler var karşımda hep birşeylere ağlayan
Ve bir dünyam var yalanlarla yaşanan...
Sen varsın aydınlıklarda uzanan
Karanlığım var aydınlığımı kapatan
Umudum var hep senin için saklanan...
Ama hep acılarım var Umudumu hırpalayan..
Doğuya baktım güneş doğarken.. Seni diledim tanrıdan Yukarıdan bana bakarken.. Güneşi gördüm, seni gördüm Tanrı bana gülümserken... Hayallere döndüm içime döndüm Sen uzaklarda yaşarken Sana kaldım senin oldum Sen başka hayatlarla karşılaşırken...